Moena, yandaki haritada görüldüğü gibi İtalya - Avusturya sınırına yakın bir Kuzey İtalya köyüdür. Alplerin ucunda, Avusturya sınırındaki köy, günümüzde tanınmış bir kayak merkezi olarak bilinmektedir. Bir İtalyan köyü olduğunu söyleyenler olduğu kadar, Türk köyü olduğunu da söyleyenler vardır. Aslında Moenalılar, Türk gibi yaşayan İtalyanlardır.
Halk arasında La Turchia(Türkiye) olarak adlandırılan köyün ilginç hikayesi 330 yıl öncesine, ta II.Viyana Harbine kadar uzanır. Hikâye şöyledir:
"Lakabı Balaban(yırtıcı bir kuş) olan Yeniçeri Hasan, IV. Mehmed döneminde yaşamış, başarılı bir Osmanlı istihbarat subayıdır. Rusça'nın yanında, İtalyanca ve İspanyolca da bilen Balaban, Roma, Berlin, Viyana ve Venedik gibi dönemin büyük şehirlerine defalarca girip-çıkarak, dönemin Serdar-ı Ekrem(bugünkü Genelkurmay Başkanı)'i ve Sadrazam(en büyük Vezir)'ı olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya; dolayısıyla da Osmanlı'ya istihbarat sağlamış ünlü bir askerdir. Kılık değiştirmekte usta olan Balaban Hasan, bir gün yine bir görev alır. Viyana'da bulunan on iki Türk ajanından uzun bir süre haber alınamadığından, Balaban Hasan neler olup bittiğini bir an önce öğrenip geri gelmek zorundadır. Balaban Hasan görev için gerekli hazırlıkları yaparken, Kara Mustafa Paşa da Kanuni zamanında fethi yarım kalan Viyana'yı ikinci kez kuşatmak amacındadır. Ancak durumu padişaha zamanında açamayan Paşa vicdan azabı çekmekte bir yandan da hazırlıkları ağırdan almaktadır. Bunun üzerine Balaban, Sadrazam Kara Mustafa Paşa'ya haddi olmadığı halde bir an önce Viyana'nın kuşatılması, ne kadar geç kalınırsa kuşatmanın o kadar zor olacağı hususunda öğüt vermeye kalkar. Köpüren Sadrazam, Balaban'ın idam edilmesini emreder; ancak o bir yolunu bulup kaçmayı başarır.
Olaydan sonra Balaban, Avrupa'da II.Viyana dahil bir çok yerde gizlice Osmanlı askerleri içine karışarak savaşır. Girdiği bir mücadelede ağır yaralanır, atına atlayarak bilmediği bir yere doğru gider ve Moena köyüne varır. Buradaki halk onu misafir ederler ve iyileştirirler. Daha sonra halk onu sever, onun da gidecek yeri olmadığından burayı kendi köyü olarak görür. Bilgi, tecrübe ve becerisini köylü ile paylaşır. Köylü zamanla ona "El Turco(Türk)" adını verir, İtalyanca bildiği için de köylüyle kolayca anlaşır ve Türk kültürünü orada yaşatmaya devam eder. Köyden bir kızla da evlenerek tamamen Moena köyüne yerleşir.
Günün birinde Alman derebeyleri vergi almaya geldiklerinde, köyü yerle bir ederler, yakıp yıkarlar. Bunu içine sindiremeyen ve aynı zamanda iyi bir asker de olan El Turco'muz halka kılıç kullanmayı, ok atmayı, kısaca tam anlamıyla savaşmayı öğretir. Ardından halkı ayaklandırır ve derebeylerin zulmünden halkı kurtarır. Bugün Moenalılar halen daha Balaban Hasan'a bu nedenle minnettardırlar ve bu minnetin nedeni de köylüye kahramanlık ve özgürlük duygularını aşılamasıdır."
Balaban Hasan, yani nam-ı diğer El Turco hayatının sonuna kadar bu köyde yaşar. O gün bugündür köyün adı La Turchia veya Rione Turchia olarak anılmaktadır. Moena halkı 1683 yılından beri El Turco'yu atası olarak bilmekte ve ondan öğrendikleri Türk geleneklerini nesiller boyunca yaşatmaktadırlar. Ayrıca Moena'da İtalyan bayraklarından daha çok Türk Bayrakları asılıdır ve halk kendini Türk addeder.
Her yıl Temmuz ayında evlerin balkonları ve camları Türk bayrakları ile süslenir, köyün ortasında üzerinde ay yıldız bulunan sarıklı ve bıyıklı bir Türk tasvirli çeşme vardır. Moena halkı, her yıl Ağustos ayında festival düzenler, bu festivalde herkes Osmanlı kıyafetleri giyer, köyün en yaşlısına da El Turco'yu temsilen Sultan kıyafeti giydirilir ve şenlikler yapılır.(Festivalden kısa görüntüler için TIKLAYIN)
2007 yılında bir gazetede çıkan haberde okuduğuma göre Moenalılar o zamanki Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'a mektup göndermişler, en çok istedikleri şey olarak da Mehteran Takımı'nı belirtmişler. Ayrıca Türk kanallarını sürekli takip ettiklerini ve buralara gezmek için giden bir Türkle karşılaştıklarında onu mutlaka misafir edip Türk geleneklerine göre ağırlıyorlarmış...
Aslında burda verilmesi gereken çok güzel bir mesaj var; "Kendini Türk hisseden herkes Türk'tür." Ülkemizi zaman zaman kasıp kavuran "Türklük" tartışmalarına bence en güzel örneklerden biridir Moena... Avrupa'nın ortasında, Alplerin eteğinde 330 küsür yıldır kendini Türk kabul eden ve Türk geleneklerini yaşatan bu küçük Türk köyünü daha iyi tanıyıp, bizi birbirimize bağlayan değerlerimizi beraber paylaşmak, beraber yaşamak boynumuzun borcudur...
Bu uzun yazımı okuduğunuz için teşekkür ediyorum ve The Tulip Road adlı blogdan aldığım birkaç Moena fotoğrafı ile yazımı bitiriyorum...
Merhaba Murat bey! Yaziniz detayli ve guzel olmus. Ellerinize saglik dilerim! Ayrica paylasim icin cok tesekkur ederim! Saygilarimi suniyorum!
YanıtlaSilMerhaba Lale Hanım...
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Eğer sizin Moena resimleriniz bu yazıyı süslememiş olsaydı eminim ki çok eksik bir yazı olarak kalacaktı. Bu nedenle teşekkür borçlu olan kişi benim...
Güzel yazılarınızın devamını dilerim...
Murat Bey,
YanıtlaSilMoena başlıklı yazınızdan bir bölümü ve bazı resimleri kaynak göstererek MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma almak istiyorum. İzninizi rica ediyorum. Lütfen mail adresime bilgi veriniz. Saygılarımla. Dr. Nusret Alperen
nusretalperen1944@gmail.com