Ey İstanbul!
Ey o koca cüssesinde türlü hayranlıklar biriktiren şehir!
Yahya Kemal'i bile ölürcesine kendine aşık edensin,
Hatta ; Justinyen'i, Theodora'yı,
Ve onun gibi nicelerini de...
İki kıtayı tek kalpte birleştiren de sensin,
Yine sensin iki denizi mesken tutan.
Fatih'inden, burçlarından, saraylarından utanmıyorsan;
Bari türbelerinden, camilerinden, şu gökyüzlü minarelerinden utan!
Sana mı kaldı benim yüreğini parçalamak?
Bağrındaki Eyüp Sultan'ı, Mehmed'i kucaklamak varken,
Ey İstanbul!
Sana mı düştü
Kalbimi en saf ve ev derin yerinden bıçaklamak?
Bin yıllık Bizans'ın yıkılmaz surları sende,
Asya ve Avrupa'nın kapıları da sende...
Daha ne istiyorsun;
Sahip olmak istediğin ne var bu acizde?
İçin rahat olsun, oldu sonunda;
Kor bir alev düşürüp gönlüme,
Yıkık-dökük bir sevda bıraktın bana,
Ve tüm acıları toplayıp gömdün kalbime...
Ama bil ki;
Nasip olur da
Yine bir gün yolum düşerse yanına,
Kanmam bir daha
O yalancı "İstanbul Masalı"na...
Murat AKTAŞ
Mükemmel bir şiir yüreğinize sağlık (h)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için teşekkürler...
Sil