Geçmişe özlem duymak bazılarının iddia ettiği gibi gericilik
mi yoksa insanın benliğinde olan bir duygu mu? Bu yazıda naçizane olarak geçmişe
özlemin sosyolojik, tarihi ve psikolojik arka planını irdeleyeceğiz…
Öncelikle şunu hatırlamalı; insanlar geleceği merak eder
ancak ona özlem duymazlar. Çünkü gelecek belirsizdir. Geçmişten daha kötü olma
ihtimali her zaman vardır. Ancak geçmiş, yaşanmış, belirli ve
farkedilebilirdir. İnsanların geçmişe özlem duymasının esas nedeni de budur.
Her ne kadar geleceği temel alan Fütüristler ve anı yaşamayı takdir eden
Carpediemciler olsa da hayat aslında geçmişten ibarettir ve geleceğe de
yaşanılan ana da yön veren geçmişin ta kendisidir. Ancak tarih boyunca;
özellikle son yüzyılda pek çok insan doğuştan var olan bu geçmiş özlemi
nedeniyle “gerici” olarak itham edilmiş ve ilerlemenin önündeki büyük taşlar
olarak görülerek dışlanmıştır. Hâlbuki geleceğe götüren tüm yollar geçmişin
izinde oluşur ve şekillenir, böylece geçmiş esasında geleceğe yön veren en
temel araçtır.
Geçmişe özlem duymanın bir diğer nedeni de geleceğin
belirsiz ve yaşanılan zamanın beğenilmez oluşudur. Eğer birey kendini huzur,
güven ve rahatlık içinde hissetmiyorsa onun için gelecek karanlık, yaşanılan an
ise eziyettir. Dolayısı ile tek tesellisi geçmişte yaşanan güzel ve huzurlu
anlardır. Veyahut başkalarının yaşadığı, ancak gelecek nesillere aktarım
yaptığı geçmiştir. Gelecek belirsiz olduğundan onunla ilgili hayal kurmak da
belirsizliklerle dolu bir süreçtir, ancak geçmişle hayal kurmak belirli bir
bilgi, birikim ve yaşayış oluşturduğundan onun hayalini kurmak daha gerçekçi ve
tahmin edilebilirdir.
Geçmiş; her devirde pek çok insanın iç özlemidir,
dolayısıyla hem sosyal hem de psikolojik bir olgudur. İnsanı tarihi öğrenmeye
ve araştırmaya iten durumlardan biri de pek çok insanda doğuştan var olan bu
geçmiş özlemidir. Tarihi sürece baktığımızda da pek çok devlette ve uygarlıkta
insanların önceki devlet, uygarlık ve dönemlere hasret duyduğu, o dönemlerde
veya onlar gibi dönemleri yaşamak istedikleri rahatça görülür.
Örnek vermek gerekirse; Roma İmparatorluğu yıkıldıktan çok
kısa süre sonra bölünen Avrupa ve kavimler tekrar Roma gibi bir imparatorluğa
ve devlete özlem duymuşlardır. Daha sonra kurulan ve kendini Roma’nın varisi
konumuna oturtan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu bunlardan sadece biridir.
Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’ine göz attığımızda da sosyal bir olgu olarak
geçmişin özlendiği görülür; Yusuf Has Hacip, o devirdeki gençlerden ve
insanların yaşayışından şikâyet eder; birkaç nesil önceki toplumun daha uygun
olduğunu söyler. Osmanlı Devleti’nden de bir örnek vermek gerekirse Kanuni’den
sonraki hemen tüm devirlerde Kanuni’nin devrine atıfta bulunulur ve o döneme
hasret göze çarpar. Ayrıca devleti ayakta tutmak amacıyla hazırlanan
kanunnameler ve çalışmalarda da Kanuni devrini Osmanlı’ya yeniden yaşatma
davası güdülür. Bunun yanı sıra Osmanlı Edebiyatı da hemen her dönemde Kanuni
devrine atıfta bulunur. Çünkü Kanunî devri Osmanlı’nın yükselişinin doruk
noktası ve toplumsal huzurun en yüksek olduğu bir dönemdir.
Geçmişi özlemek, önceki nesilleri yüceltmek insanoğlunun iç
özlemidir ve genelde yaşı ilerlemiş bireylerde daha çok görülür. Bunun en büyük
nedeni de yetiştiği ve büyüdüğü nesil, kendi nesli ve var olan nesil arasında
gördüğü ve bizzat tecrübe ettiği derin uçurum ve anlaşmazlık halidir. Değişim,
gelişim ve ilerleme yaşamın tartışılmaz gereklerinden biri olsa da bu pek çok
insan için huzursuzluk ve mutsuzluk kaynağıdır. Geleceğe yönelik yaşamak ancak
geçmişin izlerini bugüne uyarlamakla bu özlemin her zaman daha az duyulmasını
sağlar. Tamamen geçmişte takılı kalmak insanı pasifliğe yönelttiği gibi tamamen
anı yaşamak veya tamamen geleceğe odaklanmak da insanı hiçliğe ve ruhsal
bunalıma iter. Bu nedenledir ki insanoğlu geçmişin izlerini yaşantısına modern
bir şekilde uygulamalı, ondan güç ve kuvvet alarak anı yaşamalı ve geleceğe yön
vermeye çalışmalıdır…
Geleceğin geçmişten geldiğini unutmamanız dileğiyle…
0 Yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişiliğinizin göstergesidir. Ahlak kuralları çerçevesinde her eleştiri kabulümüzdür...